Eğitim Kurumu   ( 2141 )   Kitaplarda   ( 1659 )   Yazarlarda   ( 4831 )  
Dergilerde   ( 786 )   Kütüphanelerde   ( 151 )   Şehirlerde   ( 182 )  
Makalelerde   ( 2196 )   Multi Media   ( 323 )   Fetvalar   ( 895 )  
Hit
9129104
Üye 1490
Online Üye 0
Kitap Arama

Konu Arama
Kitap Türleri
   Yazma Eserler    Baskı Eserler
   Tez Eserler    e-Kitap Eserler
   Çeviri Kitaplar

Nadir Kitap
Riyadul Muhtar Miratül Mikat vel edvar maa Mecmuatil-eşkal
Gazi Ahmed Muhtar Paşa
 Detay
Lezzetul Ayş bi Cemi Turuk Hadisi el Eimme min Kureyş
İbn Hacer el Askalani
 Detay
Faslul Hıtab fi ispati Tahrifi Kitabi Rabbil Erbab
el Mirza Hüseyn en Nuri et Tabersi
 Detay
Gazalide Din Devlet İlişkisi
Nurullah Karakaş
 Detay
1 - 2 -

Fasl el Makal fi ma Beyne el Hikme ve eş Şeria min el İttisal

فصل المقال فيما بين الحكمة والشريعة من الاتصال

 Kitap Detayı Kitap No : K- 1209  
Yazar Adı İlim Dalı Kitap Dili Kitap Tipi
İbn Rüşd, Aḥmed b. Muḥammed b. Rüşd Kelam Arabça
Konusu Bu Kitabın Sitemizde Kayıtlı Türleri
  Baskı -  
Kitabın Yayıncısı Şerh Eden İhtisar Eden(ler) Tercüme Eden Tahkik Eden
       
Kitap No: 1209 Hit : 6241 Hata Bildirimi Tavsiye Et
   Yazara ait Kitaplar E-Kitaplar Makaleler Hakkındaki Kitaplar Hakkındaki Makaleler  
   Kitaba ait Tercümeler Şerhler Muhtasarlar Haşiyeler Zeyller Eleştiri Makaleleri

Yazara ait kitaplar
# Kitap Adı
1 Külliyat fit Tıb / الكليات في الطب
2 Fasl el Makal fi ma Beyne el Hikme ve eş Şeria min el İttisal / فصل المقال فيما بين الحكمة والشريعة من الاتصال

Yazara ait e-kitaplar
# Kitap Adı

Yazara ait makaleler
# Makaleler Adı

Yazar Hakkındaki Tanıtım Kitapları
# Kitap Adı

Yazar Hakkındaki Tanıtım Makaleleri
# Makaleler Adı
1 Klasik Eser De Anima Okuyucusu ve Şarihi Olarak İbn Rüşd
2 İbn Rüşdün İbn Sinayı Eleştirisi
3 İbn Rüşdün Akıl Teorisi ve Eski Şarihler

Kitaba ait Tercümeler
# Kitap Adı

Kitaba ait Şerhler
# Kitap Adı

Kitaba ait Muhtasarlar
# Kitap Adı

Kitaba ait Haşiyeler
# Kitap Adı

Kitaba ait Zeyller
# Kitap Adı

Kitaba ait Eleştiri Makaleleri
# Makaleler Adı

Özeti

Faslü’l-makâl fîmâ beyne’l-hikme ve’ş-şeri’a minel-ittisâl
İbn Rüşd’ün (ö. 595/1198) dinle felsefeyi uzlaştırmak amacıyla kaleme aldığı eseri.

Tam adı kaynaklarda farklı biçimler­de geçmektedir. Müller ve Albert Nasrî Nâdir’in kaydettikleri gibi Escurial Library’deki yazmanın başında ese­rin adı Kitâbü Fasli’l-makal ve takrim mâ beyne’ş-şeri’a ve’l-hikme minel-ittisâl şeklindedir.
Bibliotheque Nationale nüshasında ise herhangi bir is­me rastlanmamaktadır.
İbn Ebû Usaybia’nın zikrettiği Faslü’l-makâl fîmâ beyne’l-hikme ve’ş-şeri’a minel-ittisâl adı ise da­ha sonra gelen yazarlar tarafından he­men hemen aynen kullanılmıştır. Nite­kim Ernest Renan’la Faslü’l-makâl’ın en son tenkitli neşrini yapan Muhammed Amâre bu okunuşu esas almışlardır. Anawati ise eserin adını küçük bir değişiklikle Faslü’l-makâl fîmâ beyne’ş-şeri’a ve’l-hikme mine’l-ittisal olarak kaydetmiştir. Ancak bizzat İbn Rüşd kitabının ismini Faslü’l-makâl fî muvafakati’l-hikme li’ş-şerîa diye zikretmektedir. Takıyyüddin İbn Teymiyye bu eserin adını Tahrirü’l-makal fî takriri mâ beyne’ş-şerî’a vel-hikme ü’l-ittisâl şeklinde kaydetmekte­dir.

İbn Rüşd Faslü’l-makal'ın başında eseri yazmaktaki asıl amacının, felsefe ve mantık gibi yabancı kökenli düşünce disiplinlerinin İslâm dini (şeriat) açısından meşruiyetinin tesbit edilmesi oldu­ğunu belirtir.
Filozof, bu konuda sağlıklı bir karara varabilmek için öncelikle felsefenin temel gayesinin belirlenmesi ge­rektiğini söyler. Ona göre felsefenin amacı, varlık üzerinde esaslı araştırmalarda bulunarak son tahlilde var olan her şeyi Allah’ın mevcudiyetine delâleti bakımın­dan değerlendirmektir. Şeriat varlığı araştırıp incelemeyi teşvik ettiği için felsefenin (ontoloji) şer’î bakımdan mendup veya vacip sayılması gerekir. Burada İbn Rüşd’ün, Kur’ân-ı Kerim’de yer alan ve “ibret alma, değerlendirme” anlamına ge­len itibâr ile “bakma, görme ve bilme, düşünme” anlamlarına gelen nazar terimleri­ni çıkış noktası olarak aldığı görülmektedir. Buna göre şeriat insanları, var olanları ya akıl yoluyla veya hem akli hem de şer’î yolla değerlendirmeye (na­zar ve itibâr) davet etmektedir. Bu ise mantıktaki kıyas veya kıyas vasıtasıyla elde edilen bilgilerden başka bir şey değildir. Şu halde şeriatın öngördüğü de­ğerlendirme mantıkta “burhan” adı verilen şeydir. Bu sebeple şeriatın mantıkta söz konusu edilen burhanı teşvik ettiğini söylemek şeriatın ruhuna aykırı Olmaz.

Faslü’l-makâl’de İbn Rüşd. böyle bir istidlalin şeriata aykırı olduğunu söyleyen ulemâya, fakihlerin Kur’ân-ı Kerîm’de yer alan “tefakkuh” teriminden fıkhî kıyası anladıkları gibi arif kişinin de (filozof) “i’tibâr” teriminden aklî kıyası anlayabileceğini belirterek cevap vereceğini söyler. Hz. Peygamber devrinde bulunmadığı için aklî kıyasın bid’at olduğu söylenebilir. Ancak onun döneminde fıkhî kıyas da yoktu, fakat kimse bunun bid’at olduğunu iddia etmemektedir.

İbn Rüşd, ayrıca İslâm dünyasında sıkça tartışılan, özellikle de Kindî tarafından önemle ele alınıp vurgulanan “bizden (müslüman) olmayanların” kurup geliştirdikleri bilim ve düşüncenin müslümanlar tarafından alınıp alınmayacağı konusunu aydınlığa kavuşturmak ister. Kindî’yi takip eden İbn Rüşd’e göre de bilgide devamlılık esastır; sonra gelenler öncekilerin bilgisinden faydalanırlar. İnsanlığın ortak malı olan ilmî birikimden faydalanıp onu geliştirmek tabii ve tarihî bir zarurettir.

Müslüman olmayanların geliştirdikleri bilimlere eklektik bir tavırla yaklaşan İbn Rüşd, eski düşünürlerin görüşlerin­den faydalanmanın İslâm açısından vacip olduğu sonucuna varır. Aynı zaman­da ünlü bir fakih olan İbn Rüşd’e göre felsefe okuduğu için yolunu şaşıranların bulunması felsefenin yasaklanması için gerekçe teşkil etmez. Nitekim fıkıh okuyup da doğru yoldan sapan pek çok insan bulunduğu halde kimse insanları fıkıh okumaktan alıkoymaya çalışmamaktadır.

Böylece Faslü’l-makâl’de felsefenin İslâm dini karşısındaki durumu sağlam temeller üzerine oturtulduktan sonra in­sanların dini ve felsefeyi anlama kapasitelerinin farklılığı üzerinde durulur. İnsanlar, anlayış ve yetenek bakımından herhangi bir fikri ancak delillendirildiği takdirde kabul edenler, tartışarak veya dinleyerek benimseyenler olmak üzere üç kısma ayrılır.
Kur’ân-ı Kerîmin hitabında bu üç insan tipi de dikkate alınmıştır. İkisi de ger­çek olduğu için burhana dayalı akı! yürütme ile ilâhî şeriatın ortaya koyduğu hakikatler birbirine ters düşmez. Eğer şeriatın içerdiği bilgiyle burhanî bilgi ara­sında zahiri bir çelişki varsa şeriatın ver­diği bilgiyi te’vil etmek gerekir. Eserde “te’vil” terimi üzerinde de durularak bunun özünün “bir kelimeyi hakikat mânasının dışında mecazi an­lamına hamletmek yani yorumlamak” olduğu belirtilir. Buna göre fakihler gibi filozoflar da Kur’anın naslarını çeşitli şekillerde yorumlayabilirler.

Faslü’l-makâl de Gazzâlî’nin filozofları tekfir eden tutumu da tartışılmak­ta, bunun Gazzâlî’ye ait Faysalu’t-tefrika’daki müsamahakâr görüşlerle çeliş­tiği belirtilmektedir.
Eserde ayrıca Al­lah’ın, anlaşılması güç olduğu için ancak burhanla (aklî istidlal) bilinebilecek konuları insanlara misallerle açıkladığı, bu misallerin zahirinin herkes tarafından, bâtınının ise ancak ehli olanlar tarafın­dan anlaşılabileceği belirtilir.

İbn Rüşd, bu zahir ve bâtın ayırımının mistik ve hermetik akımlar tarafından çokça başvurulan bâtınî yoruma kapı aralayacağını düşünmüş olmalı ki daha sonra kale­me aldığı eserinde “zahir” ve “te’vil edilmiş” (müevvel) şeklindeki ayırımı ter­cih etmiştir. Eserde insanlar te’vil ehliyeti bakımından üçe ayrılır. Birinci grupta genel halk toplulukları (hatâbiyyûn) bulunmaktadır ki bunlar ehil olmadıkları için asla te’vile yeltenmemelidirler. İkinci grubu aklî yetenekleri yerinde olan, polemik yapma gücüne sahip bulunanlar (cedeliyyûn) oluşturur. Bunlar her ne kadar te’vil yapabilirlerse de gerçek an­lamda te’vile yetkili olanlar “burhâniyyûn” adını verdiği üçüncü gruptur. Yapılan te’villeri ehil olmayanlara aktaranlar küfre girmeye vesile olurlar ki küfre vesile olmak da küfrü gerektirir. Eserde bu yönden Mu’tezile ve Eş’arîler ten­kit edilir.

Bu kitabında ele aldığı meseleleri yeni bir eserde ayrıca İnceleyeceğini belirten müellif, müslümanların içine düştü­ğü ihtilâflardan fazlasıyla rahatsız olduğunu bildirir ve felsefe ile dinin iki arkadaş veya süt kardeş olduklarını açık­layarak eserini bitirir. Yazmayı düşündüğü bu eserin el-Keşf can menâhici’l-edille olduğu onun önsözünden anlaşıl­maktadır.

Faslü’l-makal’de akıl-vahiy, din bilim, şeriat hikmet ilişkisi konularında oldukça tutarlı görüşler ileri sürülmüş, filozofun bu görüşleri İslâm dünyasından çok Ortaçağ Batı’da yeni yorum ve anlayışlara zemin hazırlamıştır. “Tehâfüt” tartışmaları bir yana bırakılırsa İbn Rüşd’ün din-felsefe uzlaşmasına ilişkin görüşleri İslâm dünyasında yeterli yankı bulamamıştır. Yalnız İbn Teymiyye ciddi eleştirilerle İbn Rüşd’den alıntılar yapmıştır. Şeriatla felsefenin arasını birleştirdiğini iddia ettiği kitabında İbn Rüşd’ün tevil konusundaki fikirlerini Faslül-makâl”den bölümler aktararak eleştiren İbn Teymiyye, onun bazı görüşlerini uygun bularak benimserken büyük bir bölümünü de reddetmeye çalışır.

Escurial Library’de bulunan nüshası esas alınarak Faslü’l-makal ilk defa 1859 yılında Marcus Joseph Müller tarafından Münih’te Philosophie und The-ologie von Avenoes adıyla neşredilmiş­tir.
Daha sonra yine aynı nüsha esas alınıp eser Kahire’de beş defa basılmıştır.
Leon Gauthier, Faslü’l-makal’ın Arapça metnini Müller neşri ve Öteki neşirlerle karşılaştırarak Fransızca çevirisiyle birlikte yayımlamış ve bu neşri kü­çük bazı değişikliklerle tekrarlamıştır.
George F. Hourani, Madrid Millî Kütüphanesindeki nüsha ile karşılaştırmalı olarak eserin yeni bir neşrini yapmış, bu neşir Albert Nasri Nâdir tarafından mu­kaddime ve bazı açıklamalar eklenmek suretiyle tekrarlanmıştır.
Muhammed Amâre de eseri Kahire nüshasıyla karşılaştırıp daha sıhhatli bir metin halinde yayımlamıştır. Son iki neşir daha sonra birçok defa tekrarlanmıştır.

İbn Rüşd’ün Aristo üzerine yazdığı şerhler daha başlangıçta Ortaçağ Latin dünyasının yakın ilgisini çekerek Batının or­tak bilim ve kültür dili olan Latince’ye çevrildiği halde onun dinî eserleri tercü­me edilmemiştir. Sadece Faslü’l-makâl’ın muhtemelen XIII veya XIV. yüzyıl­da yapılmış İbrânîce tercümesinden dört nüsha Leiden, Oxford ve Paris Millî kütüphanelerinde günümüze ulaşmıştır.
H. Golb bu İbrânîce çeviriyi, Proceedings ol the American Academy tor Jewish Research’in XXV (1956, s. 91-113) ve XXVI. (1957,5. 41-64) sayılarında yayım­lamıştır.

Faslü’l -makâl’in çağdaş Batı dillerin­deki ilk tercümesi Leon Gauthier tara­fından yapılan Fransızca çevirisidir. Bu tercüme XIV. Orientalistler Kongresi bil­dirilerinin toplandığı Recueil de memoi-res et de textes içinde “L’Accorde de la religion et de la philosophie” başlığıyla yayımlanmış, da­ha sonra da Arapça metniyle birlikte ve ardından yalnızca tercüme olarak yeniden neşredilmiştir.
George F. Hourani. eseri yukarıda sö­zü edilen İbrânîce nüshalarla karşılaş­tırarak On the Harmony of Religions and Philosophy adıyla İngilizce’ye çevirmiştir.

Nevzat Ayasbeyoğlu Faslü’l-makâl’, İbn Rüşd’e ait el-Keşf an menâhici’l-edille ile birlikte İbn Rüşd’ün Felsefesi adıyla Türkçe’ye çevirerek yayımlamış, ardından her iki eser Sü­leyman Uludağ tarafından tercüme edi­lerek Felsefe-Din İlişkileri adıyla neş­redilmiştir. H. Bekir Kar­lığa, önceki çevirileri de dikkate alarak eseri yeniden Türkçe’ye tercüme etmiş ve diğer neşirlerle karşılaştırdığı Arap­ça aslı ile birlikte yayımlamıştır.
Seyyid Ca’fer-i Seccâdî de eseri Farsça’ya çevirerek neşretmiştir.

<

Baskıları

Yazmaları

Tezler  

Kitaba ait Multi Medialar
# Media Adı
Kullanıcı Yorumları

! Yorum yazabilmeniz için üye olmalısınız.
Üyelik için lütfen sayfanın üst kısmında yer alan"Üye Giriş | üye ol" linkine tıklayınız.

Kayıt Ekleyen / Eklenme Tarihi
Sümeyye Abaci / 23.08.2014



Eski Eserler


Eski Eserler Kütüphanesine Hoşgeldiniz!

Hesap İşlemleri

Üye değil misiniz? Üye olun!

Eski Eserlere üye olarak, kütüphanenimiz ve eserlerimiz hakkında paylaşımlardan hesabınız üzerinden faydalabilirsiniz...