EÄŸitim Kurumu   ( 2141 )   Kitaplarda   ( 1659 )   Yazarlarda   ( 4831 )  
Dergilerde   ( 786 )   Kütüphanelerde   ( 151 )   Åžehirlerde   ( 182 )  
Makalelerde   ( 2196 )   Multi Media   ( 323 )   Fetvalar   ( 894 )  
Hit
9129104
Üye 1490
Online Üye 0

Habibi Neccar Cami

 EÄŸitim Kurumu Detayı No : E- 1904  
Kurucusu Kuruluş Tarihi Eğitim Dili Şehir / Ülke
Hatay / Türkiye
Özellik Türü
  Camiler Türbeler 
Adres Web
,
       
Kurum No: 1904 Hit : 7284 Hata Bildirimi Tavsiye Et

   Kuruma ait Dergileri Kütüphaneleri Fakülteleri Üniversitesi İlgili Kurumlar Tezler


EÄŸitim Kurumuna ait Dergiler

Eğitim Kurumuna ait Kütüphaneler

EÄŸitim Kurumuna Ait Akademik Birimler

Universite 

ilgili kurumlar 

EÄŸitim Kurumuna ait Tezler

Özeti

Hakkında Bilgi

Habibi Neccar Cami, şehirde yapılan ilk cami olarak bilinmektedir. Memluklulardan Baybars zamanında eski bir Roma tapınağının yerine yapılan cami, IX. yüzyılda depremden zarar görmüş XVII. Yüzyılda, Osmanlı döneminde yenilenmiş, yalnızca barok üsluptaki minaresi eski şeklini korumuştur. Bu yapının altında halkın ziyaret ettiği 3 mezar bulunmaktadır. Kur’an’da Habib-ün Neccar ile ilgili olayın geçtiği yer olması bakımından kutsal sayılmaktadır.

Tarihi kaynaklara göre Antakya’da ilk cami 638 yılında Arapların şehri ele geçirmesinden sonra yapılmıştır. Bazı kaynaklara göre de Habib Neccar Türbesini ve Camisini Ubu Ubeyde Bin Cerrah yaptırmıştır. Caminin bulunduğu yerde 1960 yılında yapılan bir kazıda alt kısımlarda farklı duvar kalıntıları ile karşılaşılmıştır. Ancak bu duvarların hangi yapılara ait olduğu kesinlik kazanamamıştır. Bugünkü Habib Neccar Camisi’nin medrese duvarlarında Arapça kitabeli metinlere rastlanmaktadır. Habib Neccar’ın ismi ilk kez İbni Batuta seyyehatnamesinde geçmiş; burada da Habib Neccar’ın mezarı, yanında zaviyesi olduğunu belirtmiştir.

Caminin köşesinde Hz.İsa tarafından gönderilen azizlerine ilk defa inanan ve onları korurken şehit olan Habib Neccar’ın türbesi vardır. Caminin arkasındaki dağa onun ismi verilmiştir.Ayrıca bu dağ üzerinde de Habib Neccar’a ait bir de ziyaret yeri vardır.

Antakya’da inanılan bir efsaneye göre: Peygamberin halifesi Hz. Ömer, Diyar-ı Rûm denilen ve o zaman Hıristiyanların elinde bulunan Anadolu’yu fethetmek, İslamlaÅŸtırmak için buraya askerlerini göndermiÅŸtir. Bunlardan bir gurup Ebu Übeyde bir Cerrah’ın kumandasında, Antakya üzerine yürümüş ve karşılaÅŸtıkları kaleleri ele geçirmiÅŸlerdir. Ebu Übeyde’nin, Habib Neccar adında bir bayraktarı vardı. Savaşın en kızgın, en çetin anlarında, Habib Neccar, bir elinde sancağı ÅŸerif, diÄŸer elinde kılıcıyla ön saflarda kıyasıya dövüşürdü. Kumandan ne zaman : "YetiÅŸ ya Habib" derse, canını diÅŸine takar, düşman saflarını yararak öne geçer, askere ÅŸevk ve heyecan verirdi. Böyle bir gün, Antakya yakınlarındaki Nur daÄŸları üzerinde savaşılıyorken Ebu Übeyde çaresiz kalmıştı. Savaşın kızgın bir anında, yine: "YetiÅŸ ya Habib!" diye bağırınca, Habib Neccar : "yallah!" diyerek tepeyi bir anda tırmanmış, düşman saflarını yararak sancağı en yüksek zirveye dikmiÅŸtir. Bu sırada karşısındakiler bir kılıç darbesiyle başını gövdesinden ayırmışlar. Bu sırada galeyana gelen Arap ordusu tepeden indiklerinde Habib Neccar’ın baÅŸsız gövdesiyle karşılaÅŸmışlar. Geri çekilen düşman, Habib’in başını bir sırığa saplayarak götürmüş ve ibret olsun diye Antakya kalesinin en yüksek burcuna dikmiÅŸler. Arap orduları, birkaç gün sonra, Antakya’yı da kuÅŸatmışlar. Savaşın kızıştığı bir sırada kale burcundaki Habib’in kesik başından sesler gelmeye baÅŸlamış: "KardeÅŸlerim, yiÄŸitlerim, ben buradayım. SaÄŸdan hücum edin, sola koÅŸun".  Kesik baÅŸtan gelen sesleri iÅŸiten Araplar heyecanla ileri atılmışlar, düşman askerleri ise paniÄŸe kapılarak geriye çekilmiÅŸler. Bu olayın ardından kale birkaç saat içinde zapt edilmiÅŸ, halk vergiye baÄŸlanmıştır. İnanışa göre; Kumandan Ebu Übeyde, ÅŸehit Habib’inin kesik başını gömmüş, üzerine türbe, yanına da bir cami yaptırmıştır. Habib Neccar’ın vücudu da NurdaÄŸları’ndaki bir mezara konmuÅŸtur.

Evliya Çelebi, Antakya’ya geldiğinde Habib Neccar Türbesini ziyaret etmiş, ona ait çeşitli efsaneleri seyyahatnamesinde yazmıştır. Evliya Çelebi’ye göre, Habib Neccar, İsa Peygamber zamanında yaşamış ve Ona iman etmiş İsa gibi mucizeler göstermiş, daha sonra da, puta tapanlar tarafından başı kesilerek öldürülmüştür. Evliya Çelebi’nin bir ifadesine göre de Antakya Kal’ası, İstanbul Kal’asından sonra en büyük kal’alardan biridir. Seyahatnamesinde bunu şöyle anlatır:

"Antakya Kal’ası duvarlarının ve burçlarının yüksekliği başka bir yerde görmedim. Doğu yönündeki dağlar üzerine oturan duvarları 80 arşın yüksekliğindedir. Asi nehri kıyılarındaki duvarlar ise yalınkat, 20 arşındır. Kal’anın yapıldığı taşların her biri birer fil gövdesi kadardır. Büyük usta Ferhat, taşları baltasıyla birbirine öyle yanaştırmış ki, tek bir kaya sanırsınız..."


Kadrosu

Mezunları

Fihrist 
Kullanıcı Yorumları

! Yorum yazabilmeniz için üye olmalısınız.
Üyelik için lütfen sayfanın üst kısmında yer alan"Üye Giriş | üye ol" linkine tıklayınız.

Kayıt Ekleyen / Eklenme Tarihi
Muhammed Ender / 29.10.2009



Eski Eserler


Eski Eserler Kütüphanesine Hoşgeldiniz!

Hesap İşlemleri

Üye değil misiniz? Üye olun!

Eski Eserlere üye olarak, kütüphanenimiz ve eserlerimiz hakkında paylaşımlardan hesabınız üzerinden faydalabilirsiniz...