|
![]() |
Makale Yazarına ait | Kitaplar | E-Kitaplar | Makaleler | Hakkındaki Makaleler |
Yazara ait kitaplar | |||||
|
Yazara ait e-kitaplar | |||||
|
Yazar Hakkındaki Tanıtım Makaleleri | |||||
|
Özeti |
Yüce Allah tek olduğu halde Kur’ân-ı Kerim’in pek çok ayetinde "Biz" diyerek çoğul zamiri kullanmaktadır. Türkçemizde bu üslubun fazla kullanılmaması sebebiyle bu konu ciddi bir meseleymiş gibi çokça dile getirildiğinden bu hususu ele alma ihtiyacı duydum. Bu makalemizin, konuyu merak edenleri tatmin edeceğini umarım. Cenab-ı Allah’ın "biz" buyurması, azametini ifade eden bir üsluptur. Bu üslup, bilhassa, ülkenin tamamında hükmünü yürüten ve icraatta bulunan hükümdarların kullandıkları bir ifade tarzıdır. |
Yayın Bilgileri | ||||||||||
|
Makale Metni [Yazdır/Print] |
Allah’ın "Biz" Zamirini Kullanması Allah Teâlâ’nın Zât-ı zülcelaline mahsus mevzular anlatılırken büyük ekseriyetle mütekellim-i vahde sîgası seçilmekte ve "Ben" diye hitap edilmektedir. Fakat, Cenâb-ı Hakk’ın saltanat-ı âmme hesabına hitapta bulunduğu hususlarda,azamet ifade eden "Biz" sözüyle mesele ele alınmaktadır. Türkçemizde bu üslubun fazla kullanılmaması sebebiyle bu konu ciddi bir meseleymiş gibi çokça dile getirildiğinden bu hususu ele alma ihtiyacı duydum. Bu makalemizin, konuyu merak edenleri tatmin edeceğini umarım. Cenab-ı Allah’ın "biz" buyurması, azametini ifade eden bir üsluptur. Bu üslup, bilhassa, ülkenin tamamında hükmünü yürüten ve icraatta bulunan hükümdarların kullandıkları bir ifade tarzıdır. Arapçada birinci çoğul şahıs "nûn" zamiri ile yapılır. Fail tek olmasına rağmen çokluk belirten ve "nûnu’l-azame" denilen bu zamirin kullanılmasına Arap belagatinde çok rastlanır. Bu üslubun; failin azametine, yapılan icraatların ehemmiyetine, sebeplik yönünden söz konusu icraatlarda çok vasıtaların rol oynamasına, Allah’ın onlara değer vermesine, çoklukta tezahür eden birliğe yani Allah’ın ehadiyyetine, bazen Cenab-ı Hakk’ın herhangi bir meseleyi te’kid etmesine delalet etmek gibi fonksiyonları bulunmaktadır. Kur’ân-ı Kerim’de birçok ayette Cenab-ı Hakk’ın birliği, zatında fiillerinde ve sıfatlarında şeriki olmadığı tasrih edildikten sonra iltifat üslubu ile, zaman zaman şahıs değişikliği yapılır. İltifattan burada kastım, bir belagat terimi olarak iltifat sanatıdır. İltifatta, mesela birinci tekil şahıstan birinci çoğul şahsa geçerek, "O şöyle yaptı." dedikten hemen sonra, "Biz şöyle takdir ettik." gibi bir cümle kullanılır. Zira, Allah’ın birliği, Allah’ın vahdaniyyeti artık hiç şüphe ve tereddüde mahal olmayacak bir şekilde aşikardır. Kullanılan azamet cem’inden çok kişinin değil de, tek kişinin kastedildiğinde en ufak bir tereddüt bile yoktur. Allah’ın birliği zaten yüzlerce ayette açıklanmıştır. Aynı ayette bile Allah Teala hakkında birinci tekil şahıs (O) ile birinci çoğul şahıs (Biz) kullanılmasının sayılamayacak kadar örneği vardır. Bunlardan rastgele bazılarını aşağıda zikredelim: "Sizi bir tek candan yaratan O’dur (…) Biz ayetlerimizi anlayan kimseler için açıkça bildirdik." (En’âm sûresi, 98) Zaten bu üslubu pek iyi bildikleri içindir ki Cahiliyye Arap müşrikleri de bu kullanıştan şirke asla bir yol bulabileceklerini düşünmemişlerdir. Dilde böyle bir imkân olsaydı onlar şirklerine buradan bir cevaz çıkarmaya teşebbüs ederlerdi. Yalnız, Necran Hıristiyanlarından bazılarının -teslise bir delil bulamadıklarından- bu ifadeyi bahane ettiklerine dair bir rivayet vardır. Bu da işaret ettiğimiz gibi, teslis akidesine akli delil bulmakta zorlanmaları sebebiyle ileri sürdükleri zayıf bir bahaneden ibarettir. Bu azamet üslubu, hitabı âlemşümul olan Kur’ân-ı Hakim’e pek uygun düşmektedir. Çünkü bu üslup şunu ifade ediyor: "Nerede insan varsa, nerede mahluk varsa orada Biz varız. Biz her an ve her yerde işbaşındayız." Aynen bunun gibi, Cenab-ı Hakk’ın iradesiyle, kudretiyle, merhametiyle ilmiyle, ihsanıyla, konuşmasıyla tek tek her bir mahlukun yanında olması, onlarla ilgilenmesi, onlara ihtimam göstermesi, yani ehadiyyetinin tecellisi, bu üslupla daha net ve daha kapsamlı şekilde anlatılır. Pek çok örnekten yalnız şu bölümü zikredelim: Diğer taraftan azamet cem’i, ifadeye daha bir tesir kazandırır. Zira yapılan icraatların hadde hesaba gelmez şahitler tarafından müşahede edildiğine delalet eder. Misal olarak Nebe’ sûresinden şu pasajı alalım: "Biz yeri bir döşek yapmadık mı? Dağları da arzı tutan birer destek (kazık) yapmadık mı? Hem sizi çift yarattık. Uykunuzu da dinlenme yaptık. Geceyi bir örtü, gündüzü geçiminiz için çalışma zamanı kıldık. Üstünüzde yedi sağlam gök bina ettik. Orada pırıl pırıl yanan bir lamba koyduk. Size hububat, tohumlar, bitkiler ve ağaçları birbirine sarmaş dolaş bahçeler çıkaralım diye sıkışıp yoğunlaşmış bulutlardan bol bol yağmur indirdik." (Nebe' sûresi, 6-16) Görüldüğü gibi bu kısa pasajda Allah Teala insanların her birini tek tek yaratmasını, arzı döşek kılmasını, onları rızıklandırmak için yağmur indirmesini, bahçeler, meyveler, mahsuller çıkarmasını vb. her an milyarlarca insan ve mahluk tarafından müşahede edilen trilyonlarca icraatlarını zikretmekte, insanların bunlarla haşir neşir olduklarını, bunların nefes alıp vermeleri kadar bir yoğunlukla bütün insanlarca her an yaşandığını çarpıcı bir üslupla dile getirmektedir. Bu da azamet cem’i ile olmaktadır. "Biz öyle takdir ettik.", "Biz biliriz" gibi ifadeler kullanılmakla "Ey muhataplar! Tek tek görüp bildiğiniz gibi bütün bunları biz yaptık." manalarını ifade eder. Cenab-ı Hak Kur’ân’da bazen "Ben" der. "Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım." (Zariyat sûresi, 56) ayeti gibi. Bazen ona "Sen" diye hitap ederiz. "Tövbeleri çokça kabul eden ancak Sen’sin" (Bakara sûresi, 128), "Muhakkak sen azizsin, hakimsin" (Bakara sûresi, 129) gibi. Birçok defa üçüncü tekil şahıs olarak kullanılır. "O yaptı, O yarattı, O takdir etti." şeklinde kullanılır. Nadiren, Allah Teala tek olduğu halde tazim ifade etmek üzere Kendisine hitap ederken Siz denir. Nitekim şu ayette bu durum vardır: "Ahireti inkar edenlerden birine ölüm gelip çatınca, işte o zaman: "Ya Rabbi" der, "ne olur beni dünyaya geri gönderin, ta ki zayi ettiğim ömrümü telafi edip yararlı işler yapayım." (Mü’minun sûresi, 99-100). Bütün bu beş türlü şahıs zamiri kullanıldığı halde, Kur’ân-ı Kerim’in hiçbir yerinde Cenab-ı Hak için "onlar" zamiri kullanılmaz. İşte bütün bunlardan şöyle bir işaret bulunabilir; Uluhiyyet, beşer dilindeki dar siga ve formlara sığmaz. Bu kullanımlar ile lisanın sınırları zorlanmakta, Allah Teala'nın sıfatlarını, fiillerini ve icraatlarını ifadeye dilin imkânlarının yetmediği anlatılmak istenmektedir.1 Bir başka yönüne de bir misalle temas edeyim; Cenab-ı Hak Bakara sûresinde "bir halife yaratacağım"2 dedikten biraz sonra "kulnâ" (dedik)3 buyuruyor. Şimdi burada Cenab-ı Allah yaratma fiilinin yalnız kendisinin olduğundan, yaratmada hiçbir sebeb, hiçbir vasıta bulunmadığından dolayı orada "Ben yarattım" diyor. Cenab-ı Allah’ın külli rubûbiyyetinin tezahürü olarak insanlığın tamamını ilgilendiren hususlarda azamet zamirinin kullanılması pek münasip düşmektedir. Mesela: "Şu kesindir ki Biz Tevrat’tan sonra Zebur’da da: 'Dünyaya ehil kullarım varis olacaklar (dünya onlara kalacak)' diye yazdık." (Enbiya sûresi, 105) "Ehil kullarım" diye çevirdiğimiz kelimenin Arapça aslı "Salihîn"dir. Elmalılı M. Hamdi Yazır bu ayetin tefsirinde özetle şunları yazar: "Yeryüzü fitne fesat çıkaranlardan alınır, halifeliğe ehil ve salahiyetli olan Cenab-ı Hakk’a kulluk yapanlara verilir. Yani uzunca yaşama sırrı, dürüst olma prensibine dayanır, bozuk olanlara yaşama hakkı yoktur. Zebur’da olduğu gibi Allah Kur’ân’da da bildiriyor ki dünyanın varisliği, tevhide bağlı, şirkten ve tefrikadan uzak olup en güzel ve sağlam işler işleyen kullara aittir."5 Bu ayet azamet üslubundaki çeşitli özelliklere örnek teşkil eder: Evvela: Aynı ayetin aynı cümlesi içinde Allah, Kendisini hem "Ben" (kullarım) hem de "Biz" olarak (yazdık) nitelendirmektedir. 2. Zatını "Biz" olarak tavsif ettiği gibi o kullarını da çoğul şekli ile "salihîn" diye nitelendirmesi güzel bir mutabakat teşkil etmektedir. 3. Mekan ve zaman bakımından evrensel, dünya ve insanlık çapında bir tezahürden bahsedilmektedir. "Biz sana aşikar bir zafer ihsan ettik. Bu da Allah’ın senin geçmiş ve gelecek kusurlarını affetmesi (…) içindir" (Fetih sûresi, 1-2) ayetinde kullanılan azamet cem’i, zafer kazanmada Allah Teala'nın istihdam ettiği mü’minlere değer vermesini ifade eder. Nitekim Âlûsî bu konuda şöyle demektedir: "Allah Teala'nın azamet cem’i ile zaferi Kendisine isnad ettikten sonra affetme işini ism-i a’zam olan Allah lafz-ı celiline isnad etmesi şuna işaret edebilir: Mağfiret etmede hiçbir sebebin dahli yoktur. Ama zaferi Allah bazı vasıtaları kullanarak verir. Bazı âlimler şöyle demişlerdir: Büyüklerin âdeti, konuşmalarında birinci çoğul şahsı kullanmadır. Çünkü ekseriya yaptıkları icraatları, görevlilerini çalıştırarak gerçekleştirirler."6 Azamet cem’i bazen şu ayet-i kerimede olduğu gibi te’kid belirtir: "Ahirette Allah nezdinde olan nimet, eğer bilirseniz, sizin için elbette daha hayırlıdır. Sizin elinizdekiler tükenir ama Allah’ın elinde olanlar bakidir. Biz sabredenleri, işledikleri en güzel işleri esas alarak ödüllendirecek, kötülüklerini bağışlayacağız." (Nahl sûresi, 95-96). Âlûsî bu ayeti şöyle açıklıyor: "ve lenecziyennehüm (ödüllendireceğiz) ifadesinde üçüncü tekil şahıstan birinci çoğul şahsa geçilmesi, "ahirette Allah nezdinde olan nimet, eğer bilirseniz sizin için elbette daha hayırlıdır" cümlesinde yer alan vaadi te’kid için olup sözünde durmanın ehemmiyetini hatırlatmak gayesine yöneliktir."7 Bazen azamet cem’i, failin büyüklüğünü hatırlatmanın yanı sıra, aynı zamanda mef’ulün ehemmiyetini de göstermek gayesine yöneliktir. "İman edip yararlı işler yapanların mükâfatlarını ise tam tamına ödeyeceğiz. Allah zalimleri sevmez" (Al-i İmran sûresi, 57) ayetinin tefsirinde İbn Âşur şöyle der: "Nüveffihim diye azamet nununa izafe etmek, failin yaptığı işin azametine dikkat çekmek içindir. Zira Büyüğün bağışı da büyük olur."8 Görüldüğü üzere azamet üslubunun kullanılmasında failin azametini veya yapılan icraatların ehemmiyetini yahut o icraatların her tarafta çoklukla bulunduğunu, ayrıca çok sayıda kişinin onları gerçekleştirmede sebeplik açısından rol oynadığını, Allah Teala'nın onlara değer verdiğini göstermek gibi çeşitli fonksiyonlar bulunmaktadır. Bu üslubun kullanılması Allah’ın kapsamlı rubûbiyyetini ve Kur’ân-ı Kerim’in evrensel risaletini pek güzel yansıtmakta ve Allah’ın birliğine en ufak bir gölge düşürmemektedir. Çok sayıdaki örnek tahlil edilerek ayrıntılara girilecek olursa, Kur’ân-ı Hakîm’de Allah Teala'nın azamet cem’ini kullanmasında daha farklı inceliklerin de bulunacağı muhakkaktır. Bu makalemizde bu kadarla yetiniyoruz. Dipnotlar:
|
Bu Makaleye Ait Eleştiri Makaleleri | |||||
|